30 Ağustos 2010 Pazartesi

ay lav trollin.


29 Ağustos 2010 Pazar

26 Ağustos 2010 Perşembe

Waltz with Bashir

"Hafıza dediğin şey hareketlidir, canlıdır. eğer bazı şeyler eksikse hafıza onları hiç olmamış şeylerle doldurur. Anlıyor musun? "

http://nebirasisevim.tumblr.com/

ağzında mutsuzluk varken konuşma.ağzına vururum.

7 haftadır,-neredeyse- tek başıma yaşadığım 4 kişilik odaya az önce yurt görevlisi rutin kontrol için geldi ve sigara içtiğimi görünce;

"toplu yaşama alanlarında sigara içmek yasak" dedi.

"BÖR BOÇOK OYDOR TOK BOŞOMO YOŞOYOROM! BOROSO TOPLO YOŞOMO OLONO DÖOL!!!
bi de çok yalnızım:( " dedim.

"neyse, iyi günler" dedi.

susadım ya biri damacanayı değiştirsin.

evet bunu da yaptım.

https://twitter.com/ezgihindukezgi

şanzelize nasıl yazılıyordu diye düşünürken

25 Ağustos 2010 Çarşamba

ben, zebercet.

sisters before misters

kaaar neden yağaaar, kaarr?

ne orası ne burası ne de başka bir yer.
hiçbir yere ait hissetmiyor kendini.
belki de bu yüzden sürekli bir sırt çantasıyla dolaşıyor.
nerede kalıyorsun dediğinde şurada diyemiyor.
ruhu sıkılmış.
sabahları dayak yemiş gibi uyanıyor.
bir sürü şey değişmiş ya da eksilmiş.
bir de biraz büyümüş galiba.
ama çaktırmıyor.

...

24 Ağustos 2010 Salı


" ezgi ben ektekini gördüğümde blog un gelmişti aklıma sonra kaybettim yollayamadım
yine buldum al yolluyorum
ayrıca mesajlara cevap vermedin diye sana kızdım ama çok kızmadım az kızdım iyi bi insanım ben
umarım moralin iyidir

tombul arkadaşın
Serpil "

spesyal thanks.

iç haberler.

E.H (21)' İN KENDİNİ DURDURAMAYIP SÜREKLİ ŞUNU; http://listen.grooveshark.com/#/search/songs/?query=way%20you%20lie

VE ŞUNU; http://listen.grooveshark.com/#/s/Isim+Olmaz/31DHMX

DİNLİYOR OLMASI "MURAT BOZ- İKİ MEDENİ İNSAN" VAKASINI AKILLARA GETİRDİ. DİNLEYİCİ, BU DURUM KARŞISINDA SUSKUNLUĞUNU KORUYOR.
GEÇEN GECE DE, AŞK-I MEMNU' NUN FİNAL BÖLÜMÜNÜ VE "ÖLÜYORUM ANLASANA" SEKANSINI İZLEYİP, DUYGULANAN E.H (21), RUH HALİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMA YAPMAKTAN ÇEKİNDİĞİNİ BELİRTTİ.

HEIL!

bir takım paranormal aktiviteler

22 Ağustos 2010 Pazar

artı eksi bir

bana dün, 21 senedir tanıdığım ve sıctığım bokun rengini bile bilen bir kadın, "ben artık yokum, öldüm farzet" dedi.

bana geçen gün, bir zamanlar en cok yakınımda olan ve nedenini kesinlikle bilmediğim halde benimle görüşmeyip, konuşmayıp ve en önemlisi de en kötü vakitlerde hiç yanımda olmayan birisi, yerime koyduğu şahıs uzaklara uçup, kız arkadaşından da ayrılınca, barışmak istediğini söyledi.

bir şeyin düzelmesi için bir şeyin bozulması mı gerekiyor yoksa bir şeyin bozulması için başka bir şeyin düzelmesi mi gerekiyor?

kafalar iyice karıştı.

canın çok sıkılınca ne yaparsın?

Hiçbir şey galiba.
Bilmiyorum.

smooth criminal

19 Ağustos 2010 Perşembe

15 Ağustos 2010 Pazar

günde 1 paket sigara içmemin nedenini bu sabah 8 de kalkınca anladım. aslında daha çok içiyomuşum da geç kalktığım için 1 paketmiş gibi gözüküyomuş. yarına filan ölürüm bence.

neler oluyordu?

O.Y (23)

daha gençtim o zamanlar lise yeni artık olmayan saçlarım o zamanlar uzamaktaydı. kafa güzel ne demek acaba yada kusup üstüne yine içmek ne demek, bunun gibi şeyleri bilmiyordum pek. evde yaşantımı saadetle sürdürüp ergenlikten kopmuş abazal...ıktan kudurmuş kankalarımla evde sabah ezanına karşı viski içiyoduk. peder beyin zulalarından çıkarıp çıkarıp büyüdük amına koyim tabiki viski içicez modeliydik. bu hengamenin getirdiği kalabalıktan sıkılıp sinemaya yeni gelen zombi filmine gitmek için bir arkadaşla tabiki arabayı kaçırıp yola koyulduk. o kadar büyüktükki arabayla sinemaya gidiyorduk ama tabiki zombi filmine. sinemada bizden başka 3 kişinin olması bizim için bi sıkıntı yaratmadı hatta üstüne üstlük 2 genç ve bir bayandı diğer kişiler. bayan biraz çıtılı pıtılı yaşça bizden büyük duran ama gideri olan bi hanfendiydi. film başlamıştı ve tabiki dünya yok olmanın eşiğindeydi her taraf zombiydi. kendimizi ilk yarının büyülü atmoferine kaptırmıştıkki ara oldu. çıktık dışarı sigaralarımızı yakıp tostur tostur içicektik. yaktık sigaraları kırmızı malbuşumla mutluydum ben o zamanlar kim bilir 3-4 lira falan olsa gerek. arkadaşım daha sofistike olduğu için adını unuttuğum garip bir amerikan sigarası içiyodu. derken çıtı pıtı diye tabirlenen bayan geldi ve ateş sordu. ikimizinde aklından 'olm varya bunu fena sikerim haaa' şeklinde düşüncelerin geçtiğine eminim. kızın sigarasını yaktım kız bir yere ayrılmadı yanımızdaydı ve ufak muhabbetler etmeye başladık. içimden vay amına koyim karı yazıyo heralde lan diye geçiriyodum. sonra aranın bittiğini farkettik. kız tuvalete gitti bizde içeri girdik. olm napcaz lan soruları yükselirken gel kızın yerine oturalım cevabı parlamıştı ikimizinde kafasında. ve netekim 5 kişi olan sinemada gidip kızın yerine oturma cüretini kendimizde bulduk. kız geldi ve gülümsedi. benim yerime oturmuşsunuz dedi. ''A!'' nidasıyla hemen yana kaydık. kız gülümseyip oturdu. filmin ikinci yarısı ilk yarısına göre çok daha sürükleyici geçiyordu fakar bu açıkcası kimsenin sikinde değildi. filme dair espriler yapıp kızı kazanmaya çalışan iki apaçiydik orda. filmin ardından sinemanın oradaki kafelere oturduk ve muhabbete başladık. kız anlatıyor biz dinliyorduk. sonuç itibariyle yaşı o zamanlar 18 civarı bişey olan ben 23 yaşında arkadaşımsa 24 yaşındaydı. ikimizde boston da okuyan iki antalyalı gençtik o zamanlar. kız ise 24 yaşında antalyada orda burda çalışan sonradan düşündüğüm üzere escortluk yapan bir hatun kişiydi. kızın eski erkek arkadaşına benzemem beni arkadaşımdan çok daha yüksek seviyelere çıkarıyordu gece konusunda. kız kuzeniyle buluşacağı için onu Özsüt'e bırakmak için kalktık. tabiki arabamız olduğundan bu bizim için bir problem olmayacaktı. akşam için sözleşip kızı özsüte bıraktık. viski yada tekila içecektik. akşam olmuştu evde gereken düzenlemeler yapıldı yol verilmesi gereken arkadaşlara yol verilmişti. tekel e gidip teyzenin gönderdiği para ile ile 1 şişe tekila aldık. ardından gidip kuzeniyle kızı alıp eve döndük. biraz heyecanlıydık tabi ama bu eğlencemize engel olmazdı. bir şişe tekilanın ardından 2 şişede şarap açılmıştı. kafalarımızın bir dünya olması muhabbete hafif hafif neşe katmamızı sağlamıştı. kendimizi bulmuştuk artık bu iki karıyı sikecektik bunun başka bir açıklaması yada yolu yoktu. içkiler içilirken çıtı pıtı olan kız ara ara bana tuvalet nerde gösterirmisin gibi sorular soruyordu. bende tabi canım buyur diye onu tuvalete götürüyordum. tuvalete giderken bana ufak dokunmalarını yaptığı muzurluklar olarak görüp ehe ehe diye karşılık veriyordum. ne kadar gerizekalı olduğumu daha sonradan farkettim. neden tuvalete götürürken çekip kenara yumulmuyorsunki kıza ne kadar saçma. ehe ehe diye tuvalete gidip geldikten sonra oturduk ve içkilere devam ettik. bu kadar içkiye alışkın olmayan bünyem biraz sıkıntı yaratmaya başlamıştı. midem hafiften bulanıyordu. daha sonra kızın bana sorduğu bir soruya, '' ee benceeağğböüğpğp'' diye karşılık verip kusmaya başladım. o an kusarken içimden gerizekalı gerizekalı sıçtın sıçtın diye söyleniyordum. kusmam yaklaşık 30 saniye sonra sona erince ben bi temizlenip geliyim dedim ve ayağa kalktım. kızda ben sana yardımcı oluyim diye benimle gelmeyi teklif etti artık açılan kafam sayesinde e tabi buyur demeyi akıl edebildim sonunda. ve banyoya temizlenmek için girip komple temizlendim. kızında temizlendiğini söyleyebilirim. daha sonra kuzen ile benim arkadaşımın bir sikim yapamadığını görüp içimden kıs kıs gülmeye başladım tekrar yukarı onların yanına çıkınca. saat artık 5 olmuştu ve kızları eve götürmek için yola koyulduk. benim kız ile arkaya oturup eğlenceli bir yolculuk yaşadık. arkadaşımda dikiz aynasından neler yaptığımızı görüp küfürler saydırıyordu ama açıkcası pekde sikimizde değildii. 30-35 saniye sonra kız sanırım kusucam dedi. arkadşaım hemen kenara çekti ve biz kızla indik . kız kusmadı tam tersine arabada tam yapamadığı şeyleri yapmaya başladı o sırada bulutlarda idim. kesseler acımazdı sokağın diğer tarafından geçmekte olan motosikletten yürü be aslanım helal olsun lan seslerini duyduğumda ise çok ulvi bir görev yaptığımın farkına artık iyice varmıştım.

05 Haziran, 20:36


E.H (21)


ailece, tatil için izmir' e gidiyorduk.balıkesirde "rüyam dinlenme tesisleri" nde mola verdik. 4 tane mrcimek çorbası söyledik. ben sigarasızlıktan ölüyordum. çorbadan sonra büyük tuvaletimi yapacağım diyerek ailemin yanından kalktım. otopa...rkın arkasına doğru ilerledim ve kendimi güvende hissettiğim bir yere çöktüm. pantolonumun cebinde eciş bücüş olmuş sigaramı yaktım ve çektiğim kadar dumanın gelmediğini farketmemle sigaramın duman kaçırdığını görmem bir oldu. tek dalım kırılmıştı. "hay sikeyim ya" diye sinirlenip yere attım ama hemen geri alıp yama çalışmasına başladım.yani mola yerinde yapılması oldukça zahmetli bir operasyona girişmiştim.bir yandan da gercekten tuvalet ihtiyacımın olduğunu hissetmeye başladım. inanılmaz sevimsiz bir suratla sigaramı yamalamaya çalışırken, o geldi. kafamı kaldırıp baktım ve hiçbir şey demeden işime devam ettim. 10 saniye sonra filan " sigara veriyim mi?" dedi. elimdekini anında yere atıp, "ver" dedim. cebinden camel soft paketini çıkardı ve içinden yine biraz eciş bücüş olmuş sigarayı verdi. hemen yaaktım ve içmeye başladım. onunla konuşmuyordum. tek amacım sigaramı bir an evvel, kimseye yakalanmadan içip tuvalete girmekti. sonra da ağzıma naneli vivdent atıp tüm kokudan da kurtulacaktım. bu planı yaparken kafamda, annemlerin, benim arkada sigara içtiğimden hiçbir şüphesinin olmadığına benim de hiç süphem yoktu ya, yine de bu gizliliğe enteresan bir şekilde bağlıydım. "nereye gidiyosunuz" diye sordu. "izmir" dedim. onun nereye gittiği pek umrumda değildi.ama yine de sordum, bilmiyorum dedi. bu bilmiyorum cevabını ben de ispanyadayken çok fazla kişiye vermiştim."neden geldin?","neden tek başınasın?", "tatile mi geldin yoksa birisinin yanına mı?", "nerelisin?", "ispanyolca biliyor musun?" bu soruların hepsine "bilmiyorum" cevabını yapıştırmıştım. türkiyeye döndüğümdeyse "nasıl geçti?", "eğlendin m?", "neler yaptın?" sorularına da yine bilmiyorum diye cevap vermiştim. aklımdan bunlar geçerken ona bakmayı akıl ettim.zira göz hizamda dizleri vardı.yüzüne baktığımda, daha önceden bakmadığıma bin pişman oldum desem yeridir. o çok güzeldi. bense o kadar pejmurdeydim ki...çaktırmadan saçımı düzeltmeye çalıştım.tişörtümün yakasını düzelttim. yanıma oturdu. o da bi sigara yaktı. hiç konuşmadan sigaramızı içiyorduk. izmirli misiniz? dedi. yok dedim, tatile gidiyoruz işte...izmir' e gitme sebebimiz aslında tamamen bendim.yolculuğumuz inanılmaz kasvetliydi ancak annem ve babam yapmacık eğlenceler türetiyorlar ve sanki çok eğleniyormuşuz gibi davranıyorlardı. evet, tatile benim için gidiliyordu. istanbuldan uzaklaşmam gerektiği söylenmişti. daha önce ispanyaya yollamışlardı beni kafam dağılsın diye ancak, döndüğümde depresyona girmiştim ve bu seferki daha ağırdı. psikologumun tavsiyesi üzerine ailece, sakin, dinlenebileceğim ve sevdiğim bir yere gitmeliydik. sağlığım yerinde değildi, akademik anlamda dipleri kazıyordum, arkadaşım desen kalmamıştı bir kaç tanesi dışında, insan ilişkileri desen, yeni bir insanla iletişime ya da etkileşime geçmeyeli aylar olmuştu. aşık olmak, birisini sevmekten hiç bahsetmiyorum bile. kendimi sevmediğim sürece kimseyi de sevmeyi düşünemezdim, zaten gücüm de yoktu. güldüğüm tek şey, facebookta paylaşılan videolardı...durum böyleyken bana zor bir anımda sigara uzatan güzel cocuk beni çok heyecanlandırmıştı. hangi arabanın ona ait olduğunu sordum.gösterdi. sigaramı söndürdüm. ayağa kalkıp şortumu yukarı çektim. çıkardığım terliklerimi giydim. markete girip 2 şişe su aldım ve arabaya doğru yürüdüm. sağ tarafa oturdum ve kemerimi bağladım. sulardan bi tanesini ona verdim. yarısına kadar içti. derin bir nefes aldı. ve arabayı çalıştırdı. dur dedim. "valizim yok benim. giyecek hiçbir şeyim yok yanımda " dedim. durdu, arabadan indi ve bagajdan valizini çıkarıp attı. tekrar bindi, suyun geri kalanını da içti ve arabayı çalıştırdı. tozu dumana katarak balıkesirden uzaklaşıyorduk. annem aradı. "nerdesin?" dedi, sinirliydi ve panik halindeydi. "nerdesin diyorum" dedi. "bilmiyorum" dedim ve telefonu kapattım. çok yorgundum. nereye gittiğimizi bilmiyordum, adını bile bilmiyordum yanımdakinin, hiçbir şey bilmiyordum...gözlerimi kapadım...uyandığımda izmirdeydik. babam bagajdan valizlerimizi indiriyordu. annem de annaeanneme sağsalim geldiğimizin haberini veriyordu telefonda. ailemle birlikte izmirdeyiz işte. "off" diye arabadan indim. babam; "ezgi çok büyük bir problemimiz var" dedi. ne? diye yüzüne baktım. ifadesizdim.cok büyük problemleri gözümde çok büyütmem. "valizini evde unutmuşuz" dedi...dostum biliyor musun, ben hiç çok ciddi kararlar alamadım, hep çok ciddi kararlar alanlara arkadan baktım.

07 Haziran, 14:28

gogo effect on human brain

dün gece yaşandı;

- şurda bu kadar kişiyiz, mendilimiz de var...neden halay çekmiyoruz?

- (gülüşmeler, çok gülüşmeler)

....

-abi bu arada ben ciddiydim.

13 Ağustos 2010 Cuma

otobüsler çok güzel kokuyor.

dün, üst bostancı-taksim hattı otobüsü 129t' ye, yenisahra köprüsünün altındaki duraktan binen evsiz ve yaşlı adamı "pis kokuyor" diye otobüsten yaka paça indiren otobüs şöförünün koltukaltı çiçek bahçesi gibi kokuyordu. sordum, hangi parfümü kullanıyorsunuz dedim. chanel no.5 dedi. dedim o kadın kokusu. dedi güzel olan her şeyi severim.
ramazan'ın insan üzerindeki negatif etkisinden olacak, kendisi biraz da agresifti. bir yolcunun, -düğmeye zamanında basmış olmasına rağmen- durakta durmayan otobüs şöförüne isyan etmesi ise tam bir deli işiydi. bu arada o yolcunun parfümü de bvlgari black idi sanırım. çünkü o da çok güzel kokuyordu. biraz hırala gürele ile otobüsten indi.

sıra benim durağımdaydı. düğmeye, en son durduğumuz duraktan çıktıktan 10 saniye sonra basmalıydım bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için. tam bir önceki duraktayken düğmeye bassam, geç bastım sanabilir ve bana da sinirlenebilirdi. ineceğim duraktan bir kaç metre önce bassam yine sinirler gerilirdi. o iki durak arasındaki en doğru yeri ve zamanı kolladım. durağım gözükünce düğmeye bastım. emin olmak için "duracak" yazısına ve şöförün önünde yanıp sönen düğmeleri kontrol ettim. her şey kusuzsuzdu. 15 saniye sonra durmalıydı.
14
13
12
11
10
9
8
7
6
5
4
3
2
1
0
.
.
ama o da ne? şöför durmadı. orta kapıdan cılız bir ses geldi -yani benden-;

-şey şfr by bn bu drkta incktm aslnda ama ksmet diilmis:(

şöför bana dikiz aynasından sert bir bakış attı. mahçup oldum. normalde diklenirim ama terliyken dayak yemek istemiyordum. adam hatasını anlayıp durdu. durduğu yer iki durağın tam da ortasıydı. evime gitmek için karşıdan karşıya geçmeliydim ve inmem gereken durağın dibinde ışıklar olduğu için bu işlemi rahatça gerçekleştirebiliyordum. sakinliğimi koruyarak kendi durağıma doğru yürüdüm. bu sırada iki yakışıklı delikanlı "hele hele" tarzında bir şeyler söylediler camdan sarkarak. yüksek sesle burhan çaçan dinledikleri için iltifatlarını tam olarak duyamadığıma biraz üzüldüğümü itiraf etmeliyim.
yayaya, yani bana yeşil ışık yanınca karşı kaldırıma yürümeye koyuldum. varmama 4-5 adım kala yayaya kırmızı ışık yandı ve araçlar anında hareket etti. korna filan yedim. açıkçası yürüyüş hızım normaldi. sadece karşıya koşturmadığım için, varmak istediğim noktaya ışıktan evvel yetişemedim. hala sinirlenmemiştim.

eve geldiğimde anahtarımın yanımda olmadığını farkettim ve evde bana kapıyı açacak kimse yoktu. telefon klübesine gidip kontörlü kartımı soktum, babamın numarasını çevirdim. gördüğüm kadarıyla kontörlerim seri bir şekilde tükeniyor ancak ben arzuladığım görüşmeyi yapamıyordum. bir kaç denemeden sonra bu uğraşımdan vazgeçtim ve ahizeyi yerine koydum. ve hemen yine kaldırdım. ahizede bilimum renkte kulak pisliği mevcuttu...çantamdan ıslak mendil çıkararak kulağımı temizlemeye çalıştım bir miktar. bilemiyorum işe yaradı mı yaramadı mı...

yarım saat sonra babam geldi ve eve girdim.
hava çok sıcaktı.

açıkçası büyük bir sitede, anadolu yakasının merkezi bir yerinde yaşıyorum. ve doğrusu çok da sakin mizaçlı bir insan değilim. minibüs ve otobüs şöförlerine çekinmeden atarlanabilen bir yapım var. yanlış gördüm mü, olayı sineye çektiğim günlerde hayatın daha da zorlaştığını farkettiğim günlerden beri hata affetmiyor, sineye çekmiyorum. sadece kendimde değil, eğer minibüs şöförü bir yolcuyu yolun tam ortasında, yani hiç de müsait olmayan bir yerde bıraktığında bile, sinirlerim oynuyor ve hissettiklerimi şöförle doğrudan paylaşıyorum. fakat bağıl nem sinirimi emmiş olmalı. hissizce olan biteni izliyor ve yaşamıma devam etmeye çalışıyorum bir kaç zamandır.

şu an tam da başucumda bir vantilatör var ve optimum serinlik eşliğinde bu kaydı gerçekleştiriyorum. serinliği arkadan aldıkça da sinirlerim geri geliyor. ve ŞU AN ÇOK SİNİRLİYİM. geçmiş zamana geri dönüp nefretimi kusmak, otobüste koltukaltı ,ya da apışları artık neresi bilemiyorum, kokan herkesi sabun ve suyla yıkamak ve yüzlerine ne kadar iğrenç koktuklarını haykırmak istiyorum. otobüs şöförüne gidip sen tam bir götoğlanısın demek istiyorum. hele hele diyen uçkuru çözük dolaşan gençlerin ağzının ortasına bir şaplak indirmeyi düşlüyorum.

NOLUR BENİ CUMHURBAŞKANI SEÇİN! yemin ederim otobüste herkes mis gibi kokacak! yemin ederim trafik ışıklarının süresini düzenleyeceğim! azgın oğlanları dizginleyeceğim, kontörlü telefonlar artık bu kadar çok kontör yemeyecek, üstelik çalışacak! minibüs ve otobüs ve bazı bazı taksi şöförlerinin de aklını alacağım.size yemin ediyorum HAYAT BAYRAM OLACAK!

11 Ağustos 2010 Çarşamba

9 Ağustos 2010 Pazartesi

http://wallsarebelongtous.tumblr.com/

çok gizel bilog.

mistik

cep telefonumu temizlerken 23.05.2010 tarihinde bir not kaydettiğimi farkettim. notta şu yazıyor;

"kendimden utandım"

NEDEN?

25.02.2010 tarihinde ise şunu yazmışım;

"clementine çok güzel"

NEDEN?

kafam çok karışık. kendimden niye utanmışım ve clementine nedir kimdir ve neden güzel? bana benden habersiz bir şeyler mi oluyör yoksa?

3 Ağustos 2010 Salı

2 Ağustos 2010 Pazartesi

very fakir günler

ezgi:
tamam.acıkınca da en ucuz ne var?
Uğur:
evde yeriz
ezgi:
evde ne var lan
Uğur:
alırız
şu an bişey yok ama
alınır nedir
ezgi:
biz istersek olur.

o zaman odadan kepek ekmeğimi de yanımda getiricem bi de zeytin ezmesini
acıktıkça yeriz

Uğur:
canın sağolsun
ezgi:
çok akıllı birisiyim gercekten.
Uğur:
harikasın
ezgi:
net makarna döner o zaman.
ama ben geldiğimde dia kapanmış olur
Uğur:
dışarı çıkcam ben birazdan eve alır korum
ne yemiyon sen
ezgi:
tamam dur
Uğur:
onu söyle ona göre yediğini alayım
ezgi:
o zaman alıcaklarını söylüyorum; 1 paket makarna, sosis, domates ama küçük ve sert ve kırmızı olsun.
tereyağı var mı?
bi de tost makinesi?
Uğur:
sosisi unut
ezgi:
bunlar varsa hayat bayram olabilir
niye unutiyim sosisi

Uğur:
çeri domates
parasal
ezgi:
lan ne var ikiye bölücez işte parasını
Uğur:
dfagdaf
ezgi:
tereyağı var mı?
Uğur:
yok galba
ezgi:
ağzına sıçam
Uğur:
bakmam lazım
ezgi:
git bak. yoksa al
Uğur:
abi tereyağı kilo yapar
mal mısın
ezgi:
yağ var mı?
Uğur:
sıvı var
ezgi:
sekerin?
Uğur:
HELVA YAPALIM
ezgi:
YA O ESPRİYİ BEN YAPICAKTIM
Uğur:
heheheheheehee
baltalarım
ezgi:
göts.
ya tost makinası var mı asıl?
en önemlisi o
zira tost makinasıyla harikalar yaratabiliriz.
Uğur:
var
ezgi:
tamam.geliyorum.
beyaz eşyayı tamamlamışsın
oturma grubu ve yatak odası da kız tarafının.
Uğur:
ay çok şeker
ezgi:
bi şey dicem bi de ben yarın aksama kadar kalırım söyliyim yani.
aa laptopumu da getiriyim lan wireless var kehkehkeh
di mi?
onaylasana