22 Eylül 2011 Perşembe

Söyleyemediklerim...

Bazen öyle zamanlar olur ki, söyleyemezsin.
Dilinin ucuna gelir, dudakların aralanır, ama söyleyemezsin.
Haykıramazsın o iki üç kelimeyi... 
Zordur içine atmak, zordur derdini başkasıyla paylaşamamak...
Zordur. Zordur... 
Zor...
Bilirim...
Bilir.................

2 ay öncesiydi. Şiddetli karın ağrıları, yoğun gaz sancıları ve bitmeyen spazmlarla boğuşuyordum. O kadar acı çekiyordum ki spazm girdiği esnalarda, ki 3 dakikada 1 giriyordu, kasılmaktan ayaklarıma ve kollarıma kramplar giriyor, serkülden hallice bir bedene bürünüyordum. Hayat benim için çok zordu. Ne osurabiliyor, ne geğirebiliyor ne de sıçabiliyordum. Sıçamadığım için, yiyip yiyip içimde bok birikmesin diye yemek de yiyemiyordum haliyle. Allahım canımı aldın da cehenneme mi koydun beni diye haykırıyor, haykırıyordum. Sonra hastaneye yatırıldım. İlk gece kalçadan uyuşturucuyu verip derin bir uykuyla başbaşa bıraktılar beni. Ertesi gün daha ağır bir narkotik iğneye ihtiyaç duydum. Diğer ertesi gün ise daha fazlası. Ağrılarım geçmiyor, ultrasonda bile içim gözükmüyordu  fazla gazdan. Aldığım ilaçlara ve tedaviye cevap vermiyordum. 
Yine bir gece, saat sabahın 4'üne yaklaşıyordu.
Hastanede, florasanlı bir odada, koluma serum bağlamışlardı. Yatıyordum. Karşımda 2 doktor, 1 hemşire ve ailem vardı. Gözlerimin içine bakıp osurmamı bekliyorlardı. "Lan gidin" diyemiyordum. Öte yandan da, zaten gelse bile çıkış yolu bulamayan gazım için en küçük bir şansı bile kaçırmanın bedenimde, özellikle karın bölgemde açacağı büyük sıkıntıları tahayyül ediyor, korkuyordum. Mesela şimdi bu kadar insanın içinde osursam, olmaz. ama osurmasam da olmaz diye düşünürken O geldi. Anneme seslendim. "Yalnız kalmak istiyorum, lütfen beni yalnız bırakın ve çıkarken kapıyı kapatın!!" Annem durumu anlamış olacak ki, neyse biz çıkalım kız biraz dinlensin diye herkesi çıkarmayı başardı. Kendimle başbaşa kaldığımda yaparım sanıyordum ama bu gaz, utangaç olduğu için çıkamayan bir gazdan daha fazlasıydı. Bu, başlı başına bi hastalıktı....
Aradan zaman geçti. Annem, başardın mı dedi. Neyi? dedim. Gaz çıkarmayı dedi. Başaramadım dedim. Neyse bi dahaki sefere artık dedi. "Aynen, bakıcaz bi çaresine" dedim, annem yanımdan ayrıldı.

1 saat sonra filan doktorum yanıma geldi. Çaresizce gözlerinin içine baktım. " DOKTOR, UYUŞTURUCUYA İHTİYACIM OLDUĞUNU GÖREMEYECEK KADAR KÖR MÜSÜN?" diyecektim ki, babam girdi içeri. Söyleyemedim... Fakat doktorun zaten benim için başka bir sürprizi vardı. Cebinden iki kutu ilaç çıkardı. Bak dedi. Bunu böyle açıcan, ellerini yıkadıktan sonra şurasını koparıp makattan sokucan. Soktuktan sonra, ilacı içine püskürtücen. 3 dakika tuvalete çıkma ki ilaç biraz dursun içinde dedi. Göz bebeklerim büyümüştü. İlaç, daha evvel adını bi yerden duyup, anımsadığım Lavman' dı... ve daha da kötüsü, Lavmanların 2 adet olmasıydı...
Apar topar kaldırdılar beni. Tuvalete götürdüler. İçeri girdim. 2 adet lavman, ben ve gazım başbaşaydık. Zurnanın zort dediği yerdeydik kısacası. Lavmanı kutusundan çıkardım. Ellerimi yıkadım. 5-6 dakika psikolojik olarak kendimi hazırlamakla ve en rahat nası sokarımı düşünmekle geçti. 2-3 dakika zorlama, son 10 dakika da allahım bir daha sonsuza kadar sıçamayacağım galiba diye ağlamakla geçti. Dolayısıyla başaramadım. Dışarda beni bekleyen meraklı gözler vardı. Ailem, doktorlar, hemşireler seferber olmuşlardı. Benim gibi güzel ve narin bir kızın bu kadar acı çekmesi onları da derinden yaralıyor, kahrediyordu. Umutsuzca girdiğim tuvaletten, acı dolu bir ifadeyle çıktım. Ailem hemen başıma üşüştü. Doktor yavaşça yanıma yaklaşıp, "ne yaptın? işlem tamam mı? der gibi göz kırptı. 
Derin bir nefes aldım ve;
"Ben kendimi iyi hissetmiyorum, yatmak istiyorum" dedim.

Çıkıp da söyleyemedim;

"Valla doktor bey, ben bunu götüme sokamadım.Uğraştım, didindim ama olmadı. Rica etsem siz sokar mısınız? 

Diyemedim....