sanırım okul yaşantımda bambaşka bir insanım. eve geleli 3 hafta oldu. valizimi boşaltıp kaldırmadım bile. çünkü bugün yine topladım. yarın okula gidicem. evimde misafir hayatı yaşadım. batak filan oynamaya da çıkmadım siteye hiç yani. çok ilginç. aslında bütün sene batak dostlarımı aramadım eve pek gelmediğim için. şimdi de aramaya utandım. utandıkça aramadım. odamın camından lokal gözüküyor, batak oynadığımız yer. geceleri bakıyorum camdan, oynuyor onlar. ben kötürüm bir çocukmuşçasına, penceremin önüne bir koltuk çektim, orayı izliyorum. keşke beni de çağırsalar, yani yancı olsam bile olur. kaş göz yapıp gruptan biraz daha sevdiğim arkadaşıma faideli direktifler veririm, çay, oralet filan içerim diye düşünürken babam karpuz kestim gel diyor ve içeri gidiyorum allah diye.
geçen gün arkadaşım piyanoda, şu anda adını hatırlamadığım, yazın havuzbaşında ve gece klüplerinde çalan bir şarkıyı çalınca çok güldümdü.
ya atatürk havalimanında daha bir tane güzel insan görmedim ben. niye öyle ya? derken aklıma yine o eminönü vapuru geldi. geçen sene sanırım, eminönünden kadıköye geçerken, vapurdaki insanları inceliyordum. etrafta genelde çocuk bebek filan vardı ve hepsi gerçekten çok ama çok çirkindi. ya dedim.biz ne çirkinmişiz ya. şu bebek mesela, bebek olduğu için bile bir sevimliliği olmayan şu bebek, büyüyünce ne gudubet olacak belli değil derken arkamı döndüğümde mavi gözlü ve şaşı başka bir bebek gördüm. ortada koşturan ikiz oğlanlar desen, büyüyünce kesin yamuk kafalı gurbetçi türk olacak. ben gözlerinde o feri gördüm. ben çok güzeldim oysa ki. avrupalı gibi büyütüldüm. türkiye'deki ilk bebek bezini ben taktım, ilk milupayı ben yedim. ilk fotograflarım milyon dolarlar karşılığında mağazin dergilerine satıldı. öyle güzeldim. ondan şu an evde oturup demet akalın ve önder bekensir' in evlilik hayatı programını keyifle izliyorum.
aşk-ı memnu final bölümünü izledikten sonra, eğer bir sevgilim olsaydı, anında sorun çıkarır, olayı da "beni, beni beni, bihterini, ay pardon ezgini" repliğine bağladıktan sonra terkederdim. bir süre of ne kadar havalı terkettim diyip kendimi çok sevdikten sonra da ne kadar gerizekalı olduğumu düşünmeye koyulurdum.muhtemelen.
geçen hafta arkadaşımın evindeydik. televizyonda abd-gana maçı vardı. hepimiz gana milli takımına anında sempati besledik ve ganalı olduk. olay, "emperyalizm bi akıllı olsun" a bağlandı tabi ki. ya bu arada maç o kadar garipti ki. oyunda, sırf amerikalılar olduğu için, bana film izliyomuşum gibi geldi. teknik direktörlerine koç diyolardır mesela. soyunma odasında adam inanılmaz gazlıyo oyuncularını, amerikalı taraftarlar tek yürek olmuş filan. hollywood filmleri dışında, amerikalı bir grup insanın bir şeyler yaptığını daha önce hiç görmemiştim. HEM DE CANLI!! hiç anlatamadığımın farkındayım ama yine de ısrarla anlatmaya devam ediyorum; böyle mesela oyunculardan birini yakın çekimde gösteriyo, bi şey diyo adam. bildiğin amerikan ingilizcesini okuyorum dudaklarından. bir tane diğerlerinden daha havalı bi oyuncu vardı. sanki bu onun başrolünde oynadığı bir filmmiş ve maç bittikten sonra da onun hayatını izlemeye devam edicez. evine gidip seks yapıp içki içicek. ertesi gün antrenmanı var ve koçla araları bozuk, o muhabbetleri izliycez. bunları düşündükçe de gana milli takımına ihanet edip, içimden amerikayı desteklemeye başladım ve bu beni duygusal olarak çok rahatsız etmesine rağmen ve arkadaşlarıma da çok belli etmeden amerika birleşik devletleri futbol takımının taraftarı oldum sinsice. çünkü amerikalı' nın kazanması gerekiyor. çünkü bugüne kadar hep kazandı çünkü filmler.ama hep öyle oluyodu. hani? :( işte yine fiction ve reality arasında sıkıştığım bir anı daha. bu arada bugün ganalı bir futbolcuyu ağlarken görünce duygulandım. aklıma amistad geldi. yine very amerikan, yine öyle. ay çok sıcak oldu. ben gidip bi kola iççem. hadi baay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder