arkadaşımın ananesi ölmüştü. onlar katolikti. arkadaşım gelirken siyah giyinmemi söylemişti. giyindim. evlerine doğru yola çıktım.
kapı aralandığı gibi yüzüme ağlaş sesleri, hüzün ve tavuklu pilav kokusu çarpmıştı. neyse ki ben de siyahtım. ayakkaplarımı çıkarana kadar gerçekten kara bir bulut gibiydim, matem evinin bir parçası olabilirdim. evet olabilirdim. olamadım.... olduramadık....
Neden?
...
çoraplarım sanki gökkuşağından kopup ayaklarıma dolanmıştı, sanki güneşten aldığı enerjiyle parlıyordu. belki biraz da peri tozu serpilmişti üstüne. hayatta daha parlak renkli başka bir çorap daha olmadığına eminim. meleklerin ayaklarından çalınmış gibilerdi. sarısı taksi sarısından daha sarı, kırmızısı şehitlerimizin kanıyla boyanan mareşal gazi türk bayrağı kırmızısından daha kırmızı, yeşili kaktüs yeşilinden daha yeşil, moru elizabeth taylor morundan daha mordu.
canım arkadaşım ayaklarıma bakınca yaşlı gözlerle güldü. acı acı güldü. ezgi bi siktirgit dedi ve çalan telefona bakmaya gitti. ama şirin siktirgit dedi yani. şakasına. gerçek siktirgit değil. galiba :/
...
ben evin kızı olduğumu düşündüğüm için arkadaşımın annesi nazan teyzeme tavuklu pilavları dağıtırken yardımcı olmam gerektiğini biliyordum ve evin içinde mutsuz insanlara sürekli "pilav yediniz mi? size ulaştı mı pilav, ayran mı kola mı?" diye sorarak, geziniyordum. salonda attığım her tur, bir siyahlının tebessümü demekti. ayaklarımı gören herkes mutlu oluyordu.
...
nazan teyzem bana o gün terlik giydirmedi.
:D
YanıtlaSilmütiş.
YanıtlaSilvalla duygulandım be :)
YanıtlaSilhele ki son söz fena..
siz yazın yine yazın hep yazın :)
YanıtlaSilYapma bunu Neriman. :(
YanıtlaSil