19 Şubat 2010 Cuma
güzel bir gün
az önce dernekten uğur aradı. "yarın eğitim var ezgi, bize yardımcı olmak ister misin? onca proje yaptın söyleyecek şeylerin vardır ve ihtiyacımız var buna" dedi. çıldırdım.içimden çıldırdım. "aa evet tamam gelirim neden olmasın ki" dedim. oha beni aradılar lan gel dediler!! üstelik son projem tam bir hayal kırıklğıydı. dünyanın en suratsız muhtarıyla, dünyanın en uykulu ve sorumsuz 3 lise öğrencisiyle, dünyanın en saçma yokuşunun tepesindeki bir ofiste, son zamanların en acı soğuğunda bir görüşme yapmıştım. görüşme bittikten sonra ağlamamak için kendimi gercekten zor tutmuştum çünkü onca emek ve harcanan o kadar saat boşa gitmiş gibi bir şey olmuştu. böyle olduğuna görüşme kaydını dinlerken karar verdim. 500 kere bölünmüş, durdurulmuş,bolca saçmalanmış bir görüşmeydi...
...
ama güzel şeyler de olmuştu;
sözlü tarih projesinden bahsediyorum.bu sefer eyüp semtinin liselerinden birine yine sözlü tarih eğitimi için gitmiştik. liseliler ve 4 gönüllü üniversite öğrencisi olarak konferans salonundaydık. normalde gönüllülere düşen öğrenciler önceden belli olurlardı.ama bu sefer bir karışıklık çıkmıştı ve "seçmece" usulü yapıldı. bayağı kötü aslında düşününce. ben o gün akşamdan kalmaydım.öncesindeki gece hayatımın en garip gecelerinden biriydi. küçük beyoğlunda daha birkaç gün önce tanıştığım bir çocukla içiyorduk. sonra ortaköyde ev mev dendi tamam dedim, arkadasının evine gittik ve gerceken saatlerce batak oynadık ve içmeye devam ettik. bir kaç gün önce tanıştığım adamla aramda bir şeyler olacağından yüzde binbeşyüz emindim ama daha fazla batak oynamayı teklif ederek, aslında beni epeyce hoş tutan ve fiziksel olarak da beğendiğim o adamla oluşacak olan herhangi bir münasebeti ertelemeye çalışıyordum.çünkü "kadın ruhundan çok iyi anlıyorum abi" kafası ve bana tanışık olduğumuz birkaç gün içinde bile küçük sürprizler yapmasından dolayı ondan hoşlanmamıştım.orda yattım o gece, yattm dediğim, yattım ve saati görünce anında kalktım. çünkü eyüpe gitmek için 2 saatim kalmıştı ve gercekten uyumamalıydım. makyajım akmıştı ve bir ucube gibiydim.aksi gibi de abartı şıktım. parlak kırmızı bir mont, uzun süet siyah çizmeler ve kocaman bir siyah çanta.içinde de proje evrakları cartları curtları. hala sarhoştum. ojelerim deforme olmuştu. ah dedim. çok kötü bir sabah...
...
okula (lise) gittim, pınar vardı.bana bakınca sinirli sinirli gülümsedi.-iyi eğlenilmiş galiba! diyerek akşamdan kalma olduğumu anladığını ama bundan hoşlanmadığını belli etti. ben çay almalıyım dedim ve geçtim içeri. neyse seçmece usulü başladı.hayatımda bu kadar daha gerildiğimi hatırlamıyorum. kendimi gerçekten bok gibi hissediyordum ve bence dünyadaki en acımasız insanlar olan "liseliler", ben bu ablanın projesinde olucam, ben bu abiyle çalışmak istiyorum diye bizi seçeceklerdi...kafamda kurduğum, herkes gönüllü eğitmenini seçecek ve ben ortada kalacaktım.kimse bu sümükle çalışmak istemeyecekti ve ben de depresyonlardan depresyon beğenecektim! ama işler neyseki hiç böyle olmadı. 5 tane güzel çocuk pısır pısır yanıma geldi ve kızlardan biri de saçımı düzeltti.daha sonra da adımı sordu. e-e-ezgiyim ben! dedim. 3 saat boyunca projeyi anlattım onlara. hiç sıkılmadık, eğlenceli geçti. bir dahaki toplantı günü içinse; "madem eyüpteyiz, pierre loti' ye gidelim" dedim.
ertesi hafta, cumartesi günü akşam için milyonlarca program yapılmıştı.bunlar süper eğleneceğimden emin olduğum programlardı ve gercekten sabırsızlanıyordum. öğlene doğru bizim liselilerle buluşup pierre lotiye gittik. eğitimin ikinci toplantısı sert geçer. ciddi konuşmam gerekiyordu yani.denedim, olmadı. birlikte hamburger yedik, proje konuşmak dışında her şeyi yaptık. sorunlarını, ilişkilerini, ailelerini dinledim. çay içtik. bol bol fotograf çektik. bu sırada saat ilerlemiş ve arkadaşlarım beni sürekli arayıp -gel hadi, -ne zaman geliceksin diye darlıyorlardı. ben gerçekten gitmek istiyordum artık ama onlar daha teleferiğe bineceğimiz için çok heyecanlıydılar. bindik. aşağı indik. biraz yürüdüm onlarla. bi tanesi beni durdurdu ve " ezgi abla, bugün hayatımın en güzel günlerinden biriydi, teşekkür ederim" dedi. o öyle diyince diğerleri de onu onayladılar. "çok ihtiyacımız vardı böyle bir güne, bir daha yapar mıyız?" diye sordular. " ehe niye olmasın canım tabi" dedim. kanım çekilmiş gibi hissettim. hayatımda çok fazla mutlu olduğum sürüsüne bereket anı var.ancak bu çok başkaydı.bana hissettirdikleri gerçekten çok başka bir mutluluktu. benim için -sıkıcı- olan bir gün, onların en güzel günleriden birisi olmuştu. bunu duyduktan sonra benim için de "en güzel" bir güne dönüştü pierre loti'de liseli buluşması...
bir sonraki buluşmalarımızda da genelde muhabbet ettik. onlar pek çalışmadı. onların yapması gereken her şeyi ben yaptım. yetişemedim haliyle. ondan proje çok kötü geçmişti.eksik gitmiştik. ama benim içim dolu doluydu.
uğura teslim yaptığımda, beğenmediğini söylemişti. "napiyim bu sefer böyle işte" demiştim.
şimdi beni aradı ya gel diye.ben de aslında güzel bir şeyler yaptığımı hissettim.
ihtiyacları olan şey "zorla gönüllülük" değil, biraz bir şeyler paylaşmaktı.
paylaştık işte.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder