13 Ağustos 2010 Cuma

otobüsler çok güzel kokuyor.

dün, üst bostancı-taksim hattı otobüsü 129t' ye, yenisahra köprüsünün altındaki duraktan binen evsiz ve yaşlı adamı "pis kokuyor" diye otobüsten yaka paça indiren otobüs şöförünün koltukaltı çiçek bahçesi gibi kokuyordu. sordum, hangi parfümü kullanıyorsunuz dedim. chanel no.5 dedi. dedim o kadın kokusu. dedi güzel olan her şeyi severim.
ramazan'ın insan üzerindeki negatif etkisinden olacak, kendisi biraz da agresifti. bir yolcunun, -düğmeye zamanında basmış olmasına rağmen- durakta durmayan otobüs şöförüne isyan etmesi ise tam bir deli işiydi. bu arada o yolcunun parfümü de bvlgari black idi sanırım. çünkü o da çok güzel kokuyordu. biraz hırala gürele ile otobüsten indi.

sıra benim durağımdaydı. düğmeye, en son durduğumuz duraktan çıktıktan 10 saniye sonra basmalıydım bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için. tam bir önceki duraktayken düğmeye bassam, geç bastım sanabilir ve bana da sinirlenebilirdi. ineceğim duraktan bir kaç metre önce bassam yine sinirler gerilirdi. o iki durak arasındaki en doğru yeri ve zamanı kolladım. durağım gözükünce düğmeye bastım. emin olmak için "duracak" yazısına ve şöförün önünde yanıp sönen düğmeleri kontrol ettim. her şey kusuzsuzdu. 15 saniye sonra durmalıydı.
14
13
12
11
10
9
8
7
6
5
4
3
2
1
0
.
.
ama o da ne? şöför durmadı. orta kapıdan cılız bir ses geldi -yani benden-;

-şey şfr by bn bu drkta incktm aslnda ama ksmet diilmis:(

şöför bana dikiz aynasından sert bir bakış attı. mahçup oldum. normalde diklenirim ama terliyken dayak yemek istemiyordum. adam hatasını anlayıp durdu. durduğu yer iki durağın tam da ortasıydı. evime gitmek için karşıdan karşıya geçmeliydim ve inmem gereken durağın dibinde ışıklar olduğu için bu işlemi rahatça gerçekleştirebiliyordum. sakinliğimi koruyarak kendi durağıma doğru yürüdüm. bu sırada iki yakışıklı delikanlı "hele hele" tarzında bir şeyler söylediler camdan sarkarak. yüksek sesle burhan çaçan dinledikleri için iltifatlarını tam olarak duyamadığıma biraz üzüldüğümü itiraf etmeliyim.
yayaya, yani bana yeşil ışık yanınca karşı kaldırıma yürümeye koyuldum. varmama 4-5 adım kala yayaya kırmızı ışık yandı ve araçlar anında hareket etti. korna filan yedim. açıkçası yürüyüş hızım normaldi. sadece karşıya koşturmadığım için, varmak istediğim noktaya ışıktan evvel yetişemedim. hala sinirlenmemiştim.

eve geldiğimde anahtarımın yanımda olmadığını farkettim ve evde bana kapıyı açacak kimse yoktu. telefon klübesine gidip kontörlü kartımı soktum, babamın numarasını çevirdim. gördüğüm kadarıyla kontörlerim seri bir şekilde tükeniyor ancak ben arzuladığım görüşmeyi yapamıyordum. bir kaç denemeden sonra bu uğraşımdan vazgeçtim ve ahizeyi yerine koydum. ve hemen yine kaldırdım. ahizede bilimum renkte kulak pisliği mevcuttu...çantamdan ıslak mendil çıkararak kulağımı temizlemeye çalıştım bir miktar. bilemiyorum işe yaradı mı yaramadı mı...

yarım saat sonra babam geldi ve eve girdim.
hava çok sıcaktı.

açıkçası büyük bir sitede, anadolu yakasının merkezi bir yerinde yaşıyorum. ve doğrusu çok da sakin mizaçlı bir insan değilim. minibüs ve otobüs şöförlerine çekinmeden atarlanabilen bir yapım var. yanlış gördüm mü, olayı sineye çektiğim günlerde hayatın daha da zorlaştığını farkettiğim günlerden beri hata affetmiyor, sineye çekmiyorum. sadece kendimde değil, eğer minibüs şöförü bir yolcuyu yolun tam ortasında, yani hiç de müsait olmayan bir yerde bıraktığında bile, sinirlerim oynuyor ve hissettiklerimi şöförle doğrudan paylaşıyorum. fakat bağıl nem sinirimi emmiş olmalı. hissizce olan biteni izliyor ve yaşamıma devam etmeye çalışıyorum bir kaç zamandır.

şu an tam da başucumda bir vantilatör var ve optimum serinlik eşliğinde bu kaydı gerçekleştiriyorum. serinliği arkadan aldıkça da sinirlerim geri geliyor. ve ŞU AN ÇOK SİNİRLİYİM. geçmiş zamana geri dönüp nefretimi kusmak, otobüste koltukaltı ,ya da apışları artık neresi bilemiyorum, kokan herkesi sabun ve suyla yıkamak ve yüzlerine ne kadar iğrenç koktuklarını haykırmak istiyorum. otobüs şöförüne gidip sen tam bir götoğlanısın demek istiyorum. hele hele diyen uçkuru çözük dolaşan gençlerin ağzının ortasına bir şaplak indirmeyi düşlüyorum.

NOLUR BENİ CUMHURBAŞKANI SEÇİN! yemin ederim otobüste herkes mis gibi kokacak! yemin ederim trafik ışıklarının süresini düzenleyeceğim! azgın oğlanları dizginleyeceğim, kontörlü telefonlar artık bu kadar çok kontör yemeyecek, üstelik çalışacak! minibüs ve otobüs ve bazı bazı taksi şöförlerinin de aklını alacağım.size yemin ediyorum HAYAT BAYRAM OLACAK!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder