27 Haziran 2010 Pazar

if this ain't love, why does it feel so good?

24 Haziran 2010 Perşembe

-

insan başına gelmeyince bilemiyor. ya da kendisine hiç yakıştıramıyor. bugüne kadar izlediğin dizilerden öğrendiğin aile dramının içinde kendini bulunca elini nereye koyacağnı bilemiyorsun. üstelik ağrı kesicilerle dolmuş ceplerinde de yer yok ellerine. iki yana bırakıyorsun.

__

9 sene önce çok küçüktüm, anlamıyordum durumun ciddiyetini. küçücük kafama sığmamıştı kocaman ağrılar. hep bir adım geride durmak istedim. hatta ne yalan söyleyeyim, 2 gün öncesine kadar bile hep "oldu, olacak, her şey güzel olmaya başladı. araba bile kullanıyormuş! barışmışlar da! oh sonunda..." diye kendimi kandırıyordum. hep kabullenmeyi reddettim. hep "iyi mi?" sorularına; "evet! çok iyi!" diye cevap verdim. belki zihnimde iyileşirse, gerçekte de iyileşirdi... diye bekledim.

__

babaannemde uzay yolu oynardık. onun adı jack, benim adım phil, ablamın adı da lil' di. dedemin eski radyosunun tuşlarına basarak dünyayı bir gecede en az 5 göktaşından kurtarırdık. kaptan o olduğu için gider tebrik ederdim; "kaptan jack tebrik ederim dünyamız kurtuldu sayenizde". sonra babaannem puding yapardı. ablamla ben, pudingi sıcak yemeyi seviyoduk. piştikten hemen sonra yumulurduk. ama o, üstünde kaymak oluşsun diye soğumasını beklerdi. kaymağı öptükten sonra yerdi sapık...

her zaman bi acayiptin sen.

elinde bir cetvelle odanın bir ucundan öbür ucuna dünyayı nasıl kurtarabileceğimize dair planlar yapan, oyuncak arabasıyla barbie bebek evimi talan eden, dedemin likörlü çikolatalarını aşırıp bize yediren, bütün aile, arkadaşında kalıyo diye bilirken, "alo nerdesin?" diye sorduğumda, "ezgi ben avusturyaya geldim, ama sakın annemlere söyleme, haberleri yok! " diyen, ertesi gün, antalyadayım yüzüyorum diye mesaj atan bir adamın trafik kazası geçirdiğini ilk duyduğumda, gülümsemiştim. annem, sadece bacağının kırıldığını söylemişti çünkü. ben de o kadar çılgınlık yaparsa olacağı bu tabi diye içimden geçirmiştim, en azından bir süre yatmak zorunda kalacağı için de sevinmiştim inceden.böylece biraz da bizimle dururdu. çok özlemiştim çünkü.

ertesi gün hastaneye gittik. cerrahpaşa' ya. annemler hastanede bi işi halletmeye gitmişlerdi. biz de ablamla, abimin yattığı odaya gidecektik. odanı bilmediğimiz için danışmaya doğru yürürken, sesini duyduk...çok ağrıyomuş bacağın abicim. öyle bağırıyordun. danışmaya gitmemize gerek kalmadı. sesini takip ettik.

ben o gün anladım, 1 ay yatmakla geçmezmiş. kırık da değilmiş. başka bi şeymiş. tek bildiğim, senin canın çok acıyormuş.

___

belki de 9 sene önce verilmesi gereken bir karar, daha az "keşke" demek için 9 sene ertelendi. iyi mi oldu kötü mu oldu sorusunu sormak aile içinde yasaklandı. keşke demek de yasak. herkes güçlü olmak zorunda. ama gel gör ki, insan canından çok sevdiği abisinin bir parçasını eksik görünce kendinde olmaya devam edemiyor. üstelik en çok da sen isterken, "artık gitsin o parça, ona zarar veriyor" diye düşünen sen, o kadar da soğukkanlı ve mantık insanı olamıyorsun işte. gözlerini o yokluktan kaçırıp, yüzüne gülümsemeye çalışırken, ağlamaya başladığını farketmen çok da zaman almıyor. metin olamıyorsun. beni ağlarken görmesin diye dışarı çıktığında sanki çok şey mi değişiyor? kendini kandırıyorsun.

9 senedir kurtarmaya, yoktan var etmeye çalışılan, her gün her saat kontrol altında tutulan, o kapanmayan, etraftaki herkesin içini kemiren, bütün ailenin ortak, tek ama en büyük derdi olan o çirkin yaran artık yok diye sevinemiyorsun bile bir süre. bir de her şey olup bittikten sonra niye soruyosun, "sence doğru bir karar mı verdik?" diye. Sorma!

___

"ezgi, koş ilacımı getir nolur, saati geçmek üzere!" dediğinde, asansör geç geliyor diye 14 katı, koşarak hangi ara çıktım da indim hiç hatırlamıyorum. ben ne ara "amcam acıkmıştır, gidip ona bir şeyler alayım" diyecek kadar düşünceli oldum? seni taşıyabilecek güç nerden gelmiş bana böyle? ben ne ara sana öğüt verecek kadar büyüdüm? ne ara bu kadar yaşlandı bu insanlar? ben daha bugün gördüm senin o çirkin yaranın sen dışındakilere neler yaptığını. baktım bi herkese. herkes yaşlı, herkes çökmüş, herkes bir garip. sanki sadece senin değil de, hepimizin bir parçasını kesip götürmüşler. 9 sene boyunca, hergün.

umarım artık bizim için her şey çok daha güzel olur, umarım sen çok daha mutlu ve sağlıklı bir adam olursun. umarım sonsuza kadar bir yerin ağrımaz. senin ağrımayınca hiçbirimizin ağrımaz.

___

....

"neden benim abim?" diye sorma hakkım yok biliyorum ama yine de hiç hakkım olmayarak sormak istiyorum; "neden benim abim?"

neden?
...
?

22 Haziran 2010 Salı


3

sarılınca sol omzunu boyadı yüzümdeki terakota. sesimi çıkarmamıştım o anda. eve gidince farkettin mi bilmem.

nereye gidelim diye sorman ne kadar da saçmaydı. biliyordun ki modaya gideceğimizi.

*

seneler içinde ne kadar büyüyüp, ne kadar değiştiğini farkedebilen biri.

senelerdir görüşmüyor olmak birbirimize dair detayları unutturmuyor.

annen bi kere bize tatlı yapmıştı. ne güzeldi.

21 Haziran 2010 Pazartesi

sesli güldüm, sinsice paylaştım.

http://nvrakn.blogspot.com/2010/06/ballad-of-chasey-lane.html

iyi ki doğdun sartre hele hele


ıssız bir adada olsanız yazar mıydınız? başkaları tarafından okunmak için yazmaz mı insan?

j.p. sartre


17 Haziran 2010 Perşembe

4 dakikadır başlık düşünüyorum. bulamadım.

bi keresinde hoşlandığım çocuk bana "naber lan fırlama" demişti.

çok üzülmüştüm.

ve

evet, şu an ritm tutuyorum. sevdiğim kız bana abi deyinceee....

_____________________

gelecekten bir haber alabilme şansım olsa, öğrenmek isteyeceğim şeylerden ilki olmasa da,
"30 yaşıma geldiğimde de odamın camından sarkıp, sigara içecek miyim?" diye sorabilirim.

___________________

geçen sene ve ondan önceki sene, okul biterken çok hüzünleniyordum. bu yaz kimseyi özlemeyecek ve beklemeyecek olduğum için KAFAM RAHAT HACI.

___________________

bir eve girdiğimde söylediğim, ilk olmasa da ikinci şeylerden biri; "ya bi şort tişört, bi şey var mı yae? " oluyor. rahatına düşkün biriyim.

___________________

yaz geldiğinde ben hemen soyunamıyorum ya. bakıyorum kızlar filan hemen yarı giyinik olabiliyor. ben uzun kolludan yarım kolluya, ordan kısa kolluya, ordan da kolsuzluğa geçiş yapabileceğim bir zaman dilimine ihtiyaç duyuyorum. eskiden bunu yapmak için mevsimsel geçişler vardı. artık yok. KÜRESELİ ISITMAYIN LAN ARTIK!

___________________

yarın sabah rejime başlıyorum. arkadaşlarımın desteğini bekliyorum.

___________________

dün brezilya maçını izledik 15 dakika filan. futbolcuların üzerinde uzun kollu forma vardı. güney yarım küreyle farklı mevsimler yaşadığımıza, hele ki güney afrikanın serin olabileceğine kesinlikle inanamıyorum. kuzey yarım kürede terlerken diğer yarım kürenin serinliğini kıskandım.

"kuzey yarım küredeyim"

yerim yurdum belli!!!11bir!!

herhangi bir yarım kürede olmak çok komikmiş ayol:)

___________________

16 Haziran 2010 Çarşamba

uykusuz biri

uykum kaçtı.

okul bitti.hala okuldayım.yarın eve gidicem.

gecenin şu saatinde aklımda olan tek şey, yapmadığım osmanlıca ödevleri ve vedalaşamadığım osmanlıca hocasına yazacağım veda/teşekkür maili.

hava cok sıcak. yatağa çıkınca iyice terlemek...of.

bellattırro; anlamını kesinlikle bilmediğimiz ama söylemekten keyif aldığımız...

" botanik deme lan! " bugüne kadar duyduğum en iyi atarlardan biri.

dün gece, b10 215' te, kanepede, batuyla, otururken, "el kol yapmak" istiyordum.

dün gece, yine aynı yerde, yine aynı insanlara karşı, batman: the dark knight izlemek için verdiğim büyük savaştan galip çıkıp, gazi uykusuna yatmam...kalan sağların filmi bitirip matrixe geçmesi. benim hiç hatırlamamam...

"of o döngüye girmek istemiyorum. ama girdim galiba. döngüden çıkmak istiyorum. ama çıkamam galiba." iç hesaplaşmalarını dıştan yaşayanlar.

nihal kafa açıyor beyler.

benim bir arkadaşım var. tüm sorunlarımı çözüyor. bilge biri.
*
- çok mutsuzum
-hep mutlu olunmaz canım.
*
-çok yalnızım
-bazen olur öyle.
*
-çok sıkılıyorum
-sıkılmıyosun.
*
-sigara versene
-sigara zararlıdır.
- ...
- canım tek dalım kaldı ya.


heavyweight

evimi çok özledim.


15 Haziran 2010 Salı

DİKKAT! Aşağıda kız mıcı mıcısı yapıcam.

offf yerim lan. nası bi tatlı bu böyle!!!


"why did i sit with her? because she reminds me of you. that' s why i'm here with you. because you remind me of you. your eyes, your throat, your lips, everything about you reminds me of you... except you. how do you account for that?"

Groucho Marx

13 Haziran 2010 Pazar

Yiyiş Ortamı Hazırlayan Arkadaş'a Hitabe

Sanki hiç işim yokmuş gibi davranıp, tüm detayları ve merak edilenleriyle "Yiyiş ortamı Hazırlayan Arkadaş" konusuna hızlı bir giriş yapmak istiyorum.

Gün gelir, zaman olur, ne güzelliğiniz/ yakışıklılığınız, ne süper zeki oluşunuz, ne sempatikliğiniz, ne tribal dövmeleriniz, ne Vans'leriniz, piercinginiz, alternatif tarzınız, ne coolluğunuz, ne X5' iniz, ne blackberry'niz, ne Lastfm' de skropladığınız havalı şarkılar, ne twitterda edindiğiniz binlerce followerlar, ne de seksiliğiniz on par' eder manitayı bağlamak için.

Günümüz çağında, ilişkilerin büyük bir çoğunluğunun yiyişle başladığını henüz 2 gün önce kız meclisinde oturup, konuşup kararlaştırdık. Artık bunu bir kaide olarak alabiliriz. Konuşmayı aynen aktarıyorum;

A: İlişki nasıl başlıyodu ya?
B: Benimle çıkar mısın vardı eskiden.
A: aa evet ama o eskimedi mi ya?
B: eskidi sanırım, duymaz olduk.
A: en son ortaokuldayken belki?
B: yok bana lisede dendi ya.
A: aljksdaskl
ee şimdi ne deniyo ki?
B: bi şey denmiyo abi, direkt yiyiş, sonra taraflar anlaşırsa ilişki, anlaşamazsa kara sevda oluyee. kehkeh.


Yani ikibinonuncu yılda işler böyle gidiyor diyebiliriz. Arada istisnalar olabilir ama öylesini düşünmek bile çok sıkıcı. Tüm genellemeler yanlıştır genellemesinin çıkmazına girmeden devam edeyim, işte bu ilk yiyiş çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. Cebren ve hile ile gönlünüzün her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu durumdan daha elim ve daha vahim olmak üzere, arkadaş ortamında, kalbinizde iktidara sahip olanlar, utangaçlık ve dalalet ve hatta "abi ben bu kızla nası yalnız kalıcam yae" gibi sorunların içinde bulunabilirler. Hatta bu kalbinizdeki iktidar sahibi, şahsi menfaatlerini gerçekleştirebilmek için uygun ortam bulamayabilir. Tüm arkadaşlarınız fakr u zaruret içinde, harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Yiyiş Ortamı Hazırlayan Arkadaş! İşte bu dünyanın en boktan durumunda dahi vazifen, bu kıncışma dönemini atlatamayan iki arkadaşını, içine girdikleri çıkmazdan kurtarmaktır! Bunun için damarlarından akan asil kanın kudretine muhtaç değilsin. hadi bakiyim.

Aslında yukarda her şey anlatılıyor ancak arada osmanlıca kelimeler olduğu için ben bir daha açıklama gereği duyuyorum, zihinlerde bulanıklık kalmasın deyu;

Şimdi çocukla ya da kızla kıncışıyosunuz tamam mı. (Kıncışma; İlişkiye başlamadan önce, ilişkiye başlayacağınızın çok belli olduğu, henüz yiyişmediğiniz ama birbirine değme, yorganın altında mesajlaşmalar, birlikte film izlemeler, yemek yemeler ve karşılıklı iltifatların yaşandığı, bokunu çıkarana dek uzatılması gereken dönemin adı.En makbulü 3 haftadır.) Yiyişmek için çıldırıyorsunuz ama bir türlü ortam olmuyor. Kız mesela, senden deli gibi hoşlanıyor ama yalnız bir şeyler yapmaktan utanıyor tatlı tatlı, ihi mihi kafasında. Ya da erkek tarafını diğer anlayışsız gerizekalı arkadaşları bir türlü rahat bırakmıyor, ortamı ikinize bırakmıyor, oğlum "pes atak lan" diye darlayıp duruyor. işte bu durumda, aynı zamanda blogumuzun başlığı da olan Yiyiş Ortamı Hazırlayan Arkadaş' a ihtiyaç duyarsınız. Bu kişinin çok büyük ihtimalle uzun süredir ilişkisi vardır ve "ben bu yollardan çoktan geçtim ve seni çok iyi anlıyorum"culardandır. O' nun için en uygun zaman; her zamandır. siz işi abartı ciddiye aldığınızdan en iyi zamanı kollamaya çalışmaktasınızdır ama o, ilk fırsatta "e hadi sizi biraz yalnız bırakalım ;))" diyecektir. ve der. çok ilginçtir ki, siz bugüne dek ne kadar zorladıysanız da etrafınızdaki insanları bertaraf edememişsinizdir ama o, bir profesyonel gibi, tek cümlesiyle, ortamdaki herkesi sizi yalnız bırakmaya ikna etmiştir. bu başarı O' na aittir. Bu ilişkinin sahibi de O' dur. Bilesiniz ki, sizi yiyiştirten arkadaşınızın götü çok kalkacaktır. İlişkinin üçüncü elemanı olacak ve her probleminizi , geçen gün ne yaptığınızı, yarın nerde olacağınızı neredeyse sizden önce bilir. Kısacası iğrenç biridir.

Gelgelelim,

Yiyiş Ortamı hazırlayan bu arkadaş, siz ayrıldığınızda da " Ben demiştim sana" diyecektir. sıkı durun. hazır olun. vurun. kırın. parçalayın. saçını yakın, sakız yapıştırın. bu kaltaklara prim vermeyin.

ayşenur

hayatımda hiçbir şey bitmek üzere olduğu için bu kadar mutlu olmamıştım.
2 gün sonra resmi olarak dönemi, seneyi kapatıyorum.

yaz benim için sıcak havayla, güneşle başlamıyor.
eve gidip, geceleri batak oynayacağımı düşününce,
çok çok özlediğim kadıköyde mal gibi oturabileceğimi farkettiğimde başlıyor.
___
__________________________________________
ezgi says:
blogumun başlığını ayşenur koyabilir miyim?
aklıma bi şey gelmedi
senle de alakası yok

Ayşenur says:
ahahahahauhauhsuh

ezgi says:
ama ayşenur yazmak istiyorum

Ayşenur says:
yazabilirsin

ezgi says:
sağ ol yazdım

Ayşenur says:
ahahuahuahuah
okumalıyım hemen
dönemi benimle kapatman beni çok duygulandırdı

10 Haziran 2010 Perşembe

Kendime Yeni Kararlar Aldım. Yer Misin?

odaya gelirken bir kız telefonuna bakıp gülümsüyordu. ah ne güzel telefonum var diye değil elbet, mesaj atmıştır birisi.kızın da hoşuna gitmiştir. çocuktan da hoşlanıyordur belki. ondan gülümsemiştir.

*
hani aşık olmaya başladığınızda çok heyecanlanırsınız da midenizde kelebekler uçuşur ve inanılmaz ilginç bir basınç çöker ya göğüs kafesinin biraz altı, midenin biraz üstündeki yere, bence dünyanın en güzel şeyi o işte. hani sonunda hidayete ermesen bile, "oha ne kadar güzeldi ya" dersin. çünkü gercekten cok güzeldir. şaka şaka bence bokum gibi bi şey. heyecanlanırsın, sonunda cocuk seni istemezse iğrenç bi insan olursun. hiç mide filan kalmaz. o basınç bildiğin acı dolu krampa dönüşür ki bence hiç gerek yok. dertsiz başınıza dert almayın.

*
kadınlar neden kıllarına "tüylerim" derler? kıl işte. insanda tüy olmaz ki. demişken bak ne geldi aklıma, ya siz de ağdacınızla akp hükümetini eleştiri bombardımanına tutuyor musunuz? benim fatoş abla yardırıyor da yardırıyor. yani bazen kendisine katılmadığım noktalar oluyor ve karşı çıkamıyorum çünkü güç /yani ağda/ onun elinde. ama mesela hani, "cnm sachlarn ck qüseL olmush, maniqürün yni mi? kaşLarı alıo muyuss? " gibi konuşsak daha bi iyi değil mi? bazen de lazım değil mi bu muhabbetlere dahil olmak bir kız için?
fatoş abla yeter.ben ağdacı koltuğunda dış güçlerin üzerimizde oynadığı oyunları konuşmak istemiyorum galiba.evet ya kesin istemiyorum.

*
geçen gün annem beni ekmek almaya migrosa gitmem için çok darladı. sonunda kabul ettim. giyindim. çıktım. siteden de çıktım. minibüs durdurdum. binerken "hasiktir" dedim. geri döndüm. migrosa gittim. ekmek aldım. eve döndüm. yattım.

*
geçen haftaydı, çok geç yatmıştım. sabah çok zor kalktım ve gözüm filan şişmiş, çişim var, susamışım, uyanamamışım, başım ağrıyo filan ve oda arkadaşım olan çinli geldi ve, "Türkiye 'deki institutionlar hakkında ne düşündüğünü çok merak ediyorum, anlatır mısın" dedi. Bir çinliyle yaşamak çok zor.

*
hani mesela bi gün okula gitmezsin. evde ense yaparsın. keyfin inanılmaz yerindedir. "ahah salaklar okulda şimdi dersteler" diye düşünür iyice gevrekleşirsin. ertesi gün okula gittiğinde, dün dersler boş geçmiştir, izlenesi süper kavgalar çıkmıştır, ne bileyim tüm güzel şeyler olmuştur. ve bi tanesi de illa ki çıkar ve " dün keşke gelseydin okula, çok eğlendik " der. işte ben öyle olunca çok hüzünleniyorum. (alpay erdem bitirişi)

dayanılacak gibi değildi bu özgürlük diyor Zebercet.

çogzel yazıyorum, bence 100 almalıyım. ama artık bit canım peypır.bit birtanesi.bit.YAVŞAK!

____________________________________


3 sene önce filan bi arkadaşımla gece bi yerde oturuyoruz, izmirdeyiz galiba, pek hatırlayamadım.neyse;

" ya hani hava tamamen karardıktan sonra bile gökyüzünde bi yerlerde az da olsa bi kızıllık olur ya, bence o çok güzel bi şey yae " dedim o kızllığı göstererek.

" bence orman yanıyo" diye cevaplamıştı ve ben de onu hiç romantik olmamakla suçlamıştım. ( bu bir suç mu? bunu söyleyen çok romantik mi? )

ertesi gün, " YUNAN ADALARINDA ORMAN YANGINI" haberiyle sarsıldım.

* bu arada hani insanın içini çok acıtan şeyler vardır ya, benimki de orman yangını. orman yandığında ben çok üzülüyorum. Yaşlı bi adamı döverek öldürüyorlarmış gibi düşünüyorum. Darıca Kuş Cenneti' ndeki masalcı ağaçtan çok etkilenmiştim küçükken. Belki ondan yaşlı bir amca gibi geliyordur tüm ağaçlar bana. yakmayın lan ormanları. -mesaj kaygılıyım-

_________________________________________

şu an dışarısı haşlanmış patates kokuyor.

_________________________________________

Ya lütfen Yusuf Atılgan' ın "Anayurt Oteli" ni okur musunuz? Lütfen, rica ediyorum. Artık benim için "Zebercet Olmak" diye bir deyim var. Okuyun, sakın izlemeyin, okuduktan sonra izleyin. KESİN OKUYUN. sartre' a, freud' a, roquentin' e çakılan selamlara kurban olayım ben. (yusuf atılgan' ın oğluyla çıkıyorum da, azcık reklam yapiyim dedims ;))))))))

_________________________________________

el yazımı unuttum. imza atmayı çok seviyorum.

_________________________________________

nouvelle vague dinleyerek uyumak gibisi yokmuş.

_________________________________________

birisi bana bi keresinde "bambaşkaymışsın" demişti. çok mutlu olmuştum. "sen dünyanın en süper kızısın, çok güzel, akıllı, mütihş, harikulade bir insansın " deseydi öyle mutlu olmazdım. bu bambaşkaymış...
_________________________________________

bir daha sufle yersem 72 olsun. YETER.
_________________________________________

canınız sıkıldığında bunu oynayın; http://chainrxn.zwigglers.com/
_________________________________________

dövme yaptıracağım. annem izin vermiyor, ben de annemin portresini yaptırmaya karar verdim. bir kaç saniye sonra dövme yaptırmaktan komple vazgeçtim.
_________________________________________

bir ara kemik çerçeveli gözlükler çok modaydı ya, gerçi simdi de geek gözlükleri moda ama o değil benim dediğim. neyse; ben o zaman ortaokulda filandım. 0.75 e 0.25 numaralı gözlere milyon dolarlık gözlük aldırtmıştım zorla babama.
(BABAĞ ÖZÜR DİLERİM LAN. şimdi düşününce, hiç gerek yokmuş öyle şeylere yani.)
_________________________________________

hani bazıLarı var ya, L' Leri büyük yazıyoLar. keşke yazmasaLar :)

_________________________________________

ağustosta amsterdama gidicem. çünkü ben cult okuyorum ya, toplumsal cinsiyet konusuyla da ilgileniyorum çokça. orda da işte red light' ta kadınlar çok şeyoluyolarmış. bi onlara bakçam. gözlem yapıcam. yaptığım gözlemleri de coffee shop' lardan birine girip yazıcam. işte yanında çay olur, kek olur. ne biliyim...

çak çak çak
_________________________________________

son sözüm de anneannemle babaanneme; siz bana mütemadiyen torun harçlığı vermezseniz, ben kart borcumu nasıl ödiycem? ne kadar düşüncesizsiniz. yaşınızdan başınızdan utanın diye abartıyomuşum.

_________________________________________

sevgiler.

8 Haziran 2010 Salı

5 Haziran 2010 Cumartesi

atem totem ben seni.

-selam, canım sıkılıyor, senden ne haber? beeeğğ

-i like turtles

AMAN YA, SENLE DE HİÇ KONUŞULMUYO HA.

baba benim adım niye ezgi?
-bunu 21 sene sonra tekrar gündeme getirmenden rahatsız oldum.

baba ben ölsem ağlar mısın?
-git burdan.

baba yae, ben erkek olsam acaba nasıl olurdum?
-pipili.

baba sence ben güzel miyim?
-evlenebilirsin bence.alan olur seni. ("giderin var" ın ebeveyn ağzından çıkmış hali)

baba saçlarımı beğeniyor musun?
-bi tarafı sarı, bi tarafı kahverengi.
evet, yani?
-her iki taraf da ayrı değerlendirilmeli.

baba sence benim bir tarzım var mı? varsa güzel mi?
-ne biliyim.

baba sence benim en sevdiğim şey ne?
-cüzdanım?
aşkol.

şş senle iyi kanka olduk ha.
-ben kadıköye gidiyorum, gelirsen kısa mesaj at.



yalnızlıktan babasını darlayan e.h.(21)' den uzun süredir haber alınamıyor.
IHA

3 Haziran 2010 Perşembe

dua c.c

allahım, lütfen son 2 haftayı mazur gör. kalbim seninle. amin.

tevekkül

allahım lütfen tüm paperlarım ve projelerim deadlinelarına yetişsin. amin.