21 Eylül 2010 Salı

Dinimiz icin Yedigim ilk Dayak ve Bende Bıraktıkları

Ben küçükken, donumu boğazıma kadar çekerdim. Ailem ve benim için Temizliğin ve saflığın simgesi olan beyaz lastikli donum, göbek deliğimin üstünde durmazsa müthiş rahatsız olurdum. Hafif de sıksın isterdim o lastik göbeğimi.
Bir gün anneannemi Kuran okurken gördüm. ilk kez arapça harflerle o gün karşılaşmıştım. Harflere bakınca aklıma gelen ilk şey, beyaz donumun lastiğinin göbeğimde bıraktığı izlere çok benzediğiydi. Anneannem Kuran okurken çok içlenirdi...

Bir gün anneannem odasında yine Kuran okurken, ben de salondaki kanepeye oturup donumu kıvırdım. Göbeğimde oluşan ne idüğü belirsiz izlere baktım. Okunabilir işaretlerdi bana kalırsa. Kuran yazısından (o zaman arapça değil, kuran yazısıydı sadece) hiç farkı yoktu. Anneannemin Kuran okurken çıkardığı seslere (yani arapça) benzer sesler çıkararak donumun izlerini okumaya başladım. Anneannem içeri girdi. "Napıyosun?" dedi. "Kuran okuyorum" dedim.

...

Ben o gün, ilk dayağımı yedim...


___

Şimdi blogpostumuzun ikinci kısmında da bu olayın bende bıraktığı izleri tartışacağız.
-Doğrusu bu olay bende hiç iz bırakmadı. Hala anneanneme gittiğimde, "bizim menkıbe hanımın mevlütü varmış, cüzleri çıkarın" diyip, donumu kıvırıyorum, "hele höle gulu gulu" diyorum. Karşılıklı gülüyoruz filan. Demek ki neymiş, tekbirden anlamayanın hakkı kötekmiş. din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına da laiklik deniyormuş.




2 yorum: