24 Haziran 2010 Perşembe

-

insan başına gelmeyince bilemiyor. ya da kendisine hiç yakıştıramıyor. bugüne kadar izlediğin dizilerden öğrendiğin aile dramının içinde kendini bulunca elini nereye koyacağnı bilemiyorsun. üstelik ağrı kesicilerle dolmuş ceplerinde de yer yok ellerine. iki yana bırakıyorsun.

__

9 sene önce çok küçüktüm, anlamıyordum durumun ciddiyetini. küçücük kafama sığmamıştı kocaman ağrılar. hep bir adım geride durmak istedim. hatta ne yalan söyleyeyim, 2 gün öncesine kadar bile hep "oldu, olacak, her şey güzel olmaya başladı. araba bile kullanıyormuş! barışmışlar da! oh sonunda..." diye kendimi kandırıyordum. hep kabullenmeyi reddettim. hep "iyi mi?" sorularına; "evet! çok iyi!" diye cevap verdim. belki zihnimde iyileşirse, gerçekte de iyileşirdi... diye bekledim.

__

babaannemde uzay yolu oynardık. onun adı jack, benim adım phil, ablamın adı da lil' di. dedemin eski radyosunun tuşlarına basarak dünyayı bir gecede en az 5 göktaşından kurtarırdık. kaptan o olduğu için gider tebrik ederdim; "kaptan jack tebrik ederim dünyamız kurtuldu sayenizde". sonra babaannem puding yapardı. ablamla ben, pudingi sıcak yemeyi seviyoduk. piştikten hemen sonra yumulurduk. ama o, üstünde kaymak oluşsun diye soğumasını beklerdi. kaymağı öptükten sonra yerdi sapık...

her zaman bi acayiptin sen.

elinde bir cetvelle odanın bir ucundan öbür ucuna dünyayı nasıl kurtarabileceğimize dair planlar yapan, oyuncak arabasıyla barbie bebek evimi talan eden, dedemin likörlü çikolatalarını aşırıp bize yediren, bütün aile, arkadaşında kalıyo diye bilirken, "alo nerdesin?" diye sorduğumda, "ezgi ben avusturyaya geldim, ama sakın annemlere söyleme, haberleri yok! " diyen, ertesi gün, antalyadayım yüzüyorum diye mesaj atan bir adamın trafik kazası geçirdiğini ilk duyduğumda, gülümsemiştim. annem, sadece bacağının kırıldığını söylemişti çünkü. ben de o kadar çılgınlık yaparsa olacağı bu tabi diye içimden geçirmiştim, en azından bir süre yatmak zorunda kalacağı için de sevinmiştim inceden.böylece biraz da bizimle dururdu. çok özlemiştim çünkü.

ertesi gün hastaneye gittik. cerrahpaşa' ya. annemler hastanede bi işi halletmeye gitmişlerdi. biz de ablamla, abimin yattığı odaya gidecektik. odanı bilmediğimiz için danışmaya doğru yürürken, sesini duyduk...çok ağrıyomuş bacağın abicim. öyle bağırıyordun. danışmaya gitmemize gerek kalmadı. sesini takip ettik.

ben o gün anladım, 1 ay yatmakla geçmezmiş. kırık da değilmiş. başka bi şeymiş. tek bildiğim, senin canın çok acıyormuş.

___

belki de 9 sene önce verilmesi gereken bir karar, daha az "keşke" demek için 9 sene ertelendi. iyi mi oldu kötü mu oldu sorusunu sormak aile içinde yasaklandı. keşke demek de yasak. herkes güçlü olmak zorunda. ama gel gör ki, insan canından çok sevdiği abisinin bir parçasını eksik görünce kendinde olmaya devam edemiyor. üstelik en çok da sen isterken, "artık gitsin o parça, ona zarar veriyor" diye düşünen sen, o kadar da soğukkanlı ve mantık insanı olamıyorsun işte. gözlerini o yokluktan kaçırıp, yüzüne gülümsemeye çalışırken, ağlamaya başladığını farketmen çok da zaman almıyor. metin olamıyorsun. beni ağlarken görmesin diye dışarı çıktığında sanki çok şey mi değişiyor? kendini kandırıyorsun.

9 senedir kurtarmaya, yoktan var etmeye çalışılan, her gün her saat kontrol altında tutulan, o kapanmayan, etraftaki herkesin içini kemiren, bütün ailenin ortak, tek ama en büyük derdi olan o çirkin yaran artık yok diye sevinemiyorsun bile bir süre. bir de her şey olup bittikten sonra niye soruyosun, "sence doğru bir karar mı verdik?" diye. Sorma!

___

"ezgi, koş ilacımı getir nolur, saati geçmek üzere!" dediğinde, asansör geç geliyor diye 14 katı, koşarak hangi ara çıktım da indim hiç hatırlamıyorum. ben ne ara "amcam acıkmıştır, gidip ona bir şeyler alayım" diyecek kadar düşünceli oldum? seni taşıyabilecek güç nerden gelmiş bana böyle? ben ne ara sana öğüt verecek kadar büyüdüm? ne ara bu kadar yaşlandı bu insanlar? ben daha bugün gördüm senin o çirkin yaranın sen dışındakilere neler yaptığını. baktım bi herkese. herkes yaşlı, herkes çökmüş, herkes bir garip. sanki sadece senin değil de, hepimizin bir parçasını kesip götürmüşler. 9 sene boyunca, hergün.

umarım artık bizim için her şey çok daha güzel olur, umarım sen çok daha mutlu ve sağlıklı bir adam olursun. umarım sonsuza kadar bir yerin ağrımaz. senin ağrımayınca hiçbirimizin ağrımaz.

___

....

"neden benim abim?" diye sorma hakkım yok biliyorum ama yine de hiç hakkım olmayarak sormak istiyorum; "neden benim abim?"

neden?
...
?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder