17 Mart 2010 Çarşamba

itiraf.com

ben emre altuğ' a aşıktım. hayatımda aşık olduğum ilk insan o'ydu. aslında pek kücük sayılmayacağım bir yasa kadar da asık olmaya devam ettim.

annem gecen gün emre altuğ' a yazdığım ask mektuplarını ortaya cıkarıp beni utandırdı.

"ay dur dur bak bi de ne yazmışsın" diye de güldü üstüne bolca. biraz utandım. ama ne güzel aşıkmışım ya dedim.

günü bir gün cok az kalmıstı tanısmamıza, beni kolumdan birinin tutup kulise sürüklediğini hatırlıyorum. sanırım babamın daha önceden konuşup anlaştığı bir güvenlik görevlisiydi. konseri filan bitmis, ben de o gitmeden tanısıcam filan.öpücem.nası hayaller kuruyorum.kalbim cıkıcak yerinden.ama ilerleyemiyoruz. cok kalabalık. adam beni canta gibi kolunun altına aldı yaldır yaldır gittik. geldik kulise filan. dediler "emre bey gitti". adam beni bu sefer de kulisten otoparka sürükledi.kolum filan çıkıcak o derece yani şaka değil. benden cok inanmış. neyse biz tam gittik, bu (bu dediğim emre altuğ) arabasına bindi. Arkasından dur diye bağırıcam ama, ne diye bağıracağımı bilemedim. "Emre"?, "Emre Abi"?, "Emre Bey"?, "Emre Altuğ Efendi"? yok yani kitlendim. "ıııh aah gitmesin yaa" dedim yanımdaki adama. Bana "gül gibi cocugu kacırdın" der gibi baktı ve sigarasına devam etti. bu sırada yanımdan uzaklasıyordu.görevini tamamladığını hissetmis olmalı. Neyse, bunlar yasanırken tabi Emre Altuğ siyah cipiyle uzaklasıyordu. hatta bildiğin gitti. Ben cok agladım. Böyle arkasından bakıp ağlıyorum. Hayatımdaki ilk kalp sancımdır. Bak cok özel bir şey bu. Hayatımda ilk kez kalbim acımıştı.

Babam geldi yanıma.Nası buldu etti beni bilmiyorum. Baktı ağlıyorum, "manyak mısın kızım" dedi. manyak değildim baba, sadece çok aşıktım. Ağlamaya devam ettim. Bu arada Bostancı Gösteri Merkezi'ndeydik. Yani yan taraf LUNAPARK!

Babam elimden tuttu ve yürümeye basladık. bi yandan da hayallerimi yıkan ilk erkeğe sövüyordu. babamı da askımın savunucusu olarak görmek iyiydi.
neyse, yürüdük filan. lunaparka girdik. babam bilet aldı birsürü.
Önce ahtapota bindik. Ben hala ağlıyorum.
Sonra carpısan otolara gectik. ağlıyorum ama babam bi cocuğa kitlenmis, hep ona carpıyo gıcık gibi, arada bir ona gülüyorum.ama aglıyorum hala.
tırtıla bindik. tırtıl lunaparkın en az korkunçlu oyuncağıydı. "bu çok kolay hiç korkmuyorum, bok gibi bu tırtıl inelim" diye sızlanırken babam, "aaa yeter lan manyak cocuk" diye bağırdı bana. "sus bee sus nefret ediyorum.nası gitti adam sen beni hic anlamıyosun!" diye karsılık verdim...tırtılda kavga ediyorduk...
neyseki tırtıl bitti ve indik.
bu sırada ağlamaktan yorulmustum ve daha fazla ağlamak icin bir sebebim de yoktu zaten.yani belli bir yerden sonrası sımarıklığa girer ve ben tırtıldayken bu krediyi sonuna dek harcamıstım.
neyse iste, kalbim kırık, aşk acısı cekiyorum.terkedildim filan. arabaya gittik.
babam torpidodan emre altuğ kaseti cıkardı ve teybe taktı.
askın acısıyla yüzlesmeden ondan kurtulamayacağımı biliyordu. birlikte ibreti alem'i ve yani' yi 3 er kere dinledik. ben eve gidene kadar uyuyakaldım. eve geldik. dedim, "baba dişlerimi sen fırçalasana bugün, bunu kendim yapamayacak kadar mutsuzum" babam gitti, banyodan dis fırcasını getirdi.ben koltukta uzanmısım kanaldan kanala zaplıyorum.bu sırada da babam dişlerimi fırçalıyordu.

ask acısı, uykumun gelmesiyle azalıyordu. ve sonunda daha fazla direnemeyip küt diye uyuyakaldım.

sabah kalktığımda her sey normaldi. çünkü aşk acısının tüm çirkinliğini zaten önceki gece babama kusmuştum. ablama "ohooo biz dün babamla konsere gittik, ahtapota bindik,carpısan arabalarda en güzel biz carptık,sonra tırtıla bindik cok eğlenceliydi" diye anlattım ballandıra ballandıra.ablam biraz kıskandı. kalbim hala birazcık acıyordu ama iyiydim.

tüm bunların haricinde, kırık bir kalple de olsa, hala emre altuğ'a asıktım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder