20 Mart 2010 Cumartesi

sen kalimu(?!) ben de kağit.yaz beni yarim yarim


yine dün gece diye başlıyorum.
evet.

dün gece cok allahsız basladı.cok allahsız bitti.cok güzeldi.allahı sevmediğimden değil,çok severim.(bunu yazdıktan sonra binlerce kez tövbe diyeceğimden eminsiniz değil mi dostlar?)

cok sahane kahvaltılar ediyorum günlerdir cebimden kuruş çıkmadan.zira çıkaracak kuruş kalmadı, o çok ayrı mesele.

simdi very happy friends olarak alkol almışız eve gidiyoruz, bostancı dolmuşlarına doğru.her önünden geçtiğimde beni gülümseten "DİLO TÜRKÜ BAR" dan su ses yükseliyor; sen kaliiimuu ben de kağiit yaz beni yariim yariim" dedim ne acayip kafalar yaşanıyordur içerde.neyse yürüyoruz.dolmuşlara geldik.biz 4 kişiyiz.ama dolmuşta 3 kişilik yer var.ben yine yarım insan sayıldım ve bindik.benim yanımda bi adam oturuyor.takım elbiseli.nası sıkıştırıyorum adamı belli değil,bildiğin iki büklüm oldu.dedim" kusura bakmayın yani sıkıştırdık ama keh keh", dedi "alışığım ben", dedim "sen bilirsin". işte tam bu sırada gözüme uzun saplı şemsiyesi ilişti. "vay şemsiye iyiymiş" dedim. "benim değil" dedi. "kimin?" dedim. "arkadaşın" dedi. "iyi arkadaşmış" dedim."öyledir" dedi.

bir kaç dakika sonra adamın gece yarısından sonra evine tek basına döndüğünü farkedip hüzünlendim.ben arkadaşlarımla geceye devam edecektim.gülmeceler,şakalar filan gırla gidecekti.ama O yalnızdı. çok üzüldüm. ve
aramızda şöyle bir dialog geçti;

-nerden geliyorsun böyle?
-tahmin edersin ki kadıköy'den
-evet tam tahmin ettiğim gibi.naptın peki?
-içtim
-nerde?
-deniz yıldızı'nda
-aa beşiktaş iskelesinin üstü di mi orası?
-evet
-yalnız mı içtin?
-evet
-neden?
-bilmem
-ben yalnız içmedim.bak şöyle kopile götürdük.
-senin adına sevindim.
-şemsiyen çok başarılı ya. benim de uzun saplı bir şemsiyem var.en yakın arkadaşımdır.
-benim değil bu şemsiye.ama şemsiye iyi arkadaş olabilir, bu konuda haklısın.
-haklıyım evet.ne içtin?
-bira
-aa biz de.
-güzel. nereye gidiyorsun?
-kıço'nun evine.sen?
-ben bostancı' da inip otostop çekicem.
-oha takım elbiseli adam otostop çekicek!
-ne var ki?
-bilmem.
-gelmek ister misin?
-nereye?
-otostop çekmeye.
-isterim.

ben arkadaşlarımı yarı yolda bırakıp otostop çekmeye gittim takım elbiseliyle.bi adam bizi aldı.siyah volvo. 15 dakika sonra dürttü beni.in geldik dedi.indim.
eve girdik. kapıyı bir kadın açtı.hoş bir kadındı.takım elbiseliyi öptü.benim de çantamı tuttu.ben ayakkabıları çıkarttım.terlik verdi.giydim. "tuvalet nerde ya?" dedim. koridorun sonunda soldaki ilk kapı dedi.
gördüğüm en şirin tuvalet olabilir.
çıktım tuvaletten.mutfağa su almaya gittim.davlumbazın üstündeki dolaptan bir bardak aldım ve mutfak balkonundaki pompalı damacanadan kendime su koydum.buzdolabını açtım, karnım acıkmıştı. milka çilekli çikolata gördüm.aldım, salona geçtim. takım elbiseli artık takım elbiseli değildi.kadın ilk gördüğümdeki gibiydi. "aç mısın?" dedi kadın. "açım ya" dedim. "en sevdiğin yemeği pişirdim, git bak, ocağın üstünde duruyor" dedi. fırlayıp mutfağa geri gittim. tencerede yeşil mercimek yemeği vardı.kudurdum. ocağın altındaki çekmeceden kaşık aldım ve tencereden yemeye başladım. bu sırada artık takım elbiseli olmayan adamla kadın yanıma geldiler. adam "keyfin nasıl ezgi?" dedi. dedim "iyi ya nolsun yuvarlanıyoruz işte". kadın, "seni iyi gördüm ama bize hiçbir şey anlatmıyorsun artık, seni merak ediyoruz muntazaman" dedi. dedim "ne anlatayım,sorun söyliyim yani." dedi,"neyse yarın konuşuruz, şimdi yat"

koridorun sonunda, tuvaletin karşısındaki üçgen odaya geçtim. hiç sevmediğim yatak örtüsünü kaldırdım.katladım.kenara koydum. yatağın yanındaki dolaptan pijamalarımı çıkardım, giydim. yatağa yattım.nasıl rahat. elimi yastığın altına soktum. eski bir dostu buldum."lades". lades benim çok eski dostumdur. 21 cm.lik bir tahta çıta.ciddiyim.
telefonum hala elimdeydi. alarmı kurdum.çaldığında uyanmayacağımı bile bile.

bu sırada yine susamıştım.

"BABAAAĞAAEEE SU GETİİİİİEEEER! "
diye bağırdım.babam, bir kaç dakika sonra, elinde su bardağıyla gelip,

"al manyak çocuk, al iç" dedi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder