9 Mart 2010 Salı

semsiye


ilkokulda bir arkadaşım vardı isim vermiyeyim adı atilla, hep suluğuyla gezerdi.ilkokul bitti, ortasondayız mesela hala atilla' nın elinde matarası. dalga geçerdik epey. en yakın arkadaşının "O" olduğunu iddia ederdi.matarasının o an ne olmasını istiyorsa o olduğunu söylerdi.ve atilla uyuşturucu kullanmazdı.

o zamanlar atilla'yı yadırgadığım ve bir objeye bu kadar fazla anlam yüklemesini "salakça" bulduğum için kendime kızıyorum.

çünkü;

beni az çok tanıyan bilir.benim bir şemsiyem var.uzun saplı.çok sevdiğim.neden çok sevdiğimi açıklayayım;
yokuş yukarı çıkarken bana güç verir, sarhoşken destek olur, tenhada yürürken çok tehlikeli bir silaha dönüşüp beni karanlığın lanetinden korur, sadıktır, bıraktığım yerde bulurum ya da bir şekilde bana ulaşır, güven verir, açıldığında kocaman olur, altına birden fazla insan alıp kah dostuk pekiştirir, kah romantik dakikalar için sizi dış etkenlerden korur. ha evet bir de yağmurdan koruyor işte.

cumartesi gecesi, istiklal caddesinde gece yarısı bakkal arıyordum. nedeni baya detay ama bildiğin bakkal bakkal diye yanıyorum.büfe filan kesmiyor yani.o saatte açık bakkal bulmak zordu.neyse ara bir sokağa daldım kestanecinin tarifi üzerine. hafif tenha idi. bu tür durumlarda şemsiyemi belinden kavrarım, güç transferi meseleleri anladın? neyse işte ilerliyorum. pardon ilerliyoruz.şemsiyem ve ben...çok tırt bir nargile cafe/bar kısacası ara bir mekanın önünde duran çocuk bana; "arkadaşLAR sizi şöyle alayım" dedi.arkama baktım.benden başka kimse yok. yani adam direkt bana sesleniyor...

"ARKADAŞ "LAR" MI?"

oha dedim ya hakikaten oha. şemsiyeme daha sıkı sarıldım. "sen ve ben" dedim. evet o ve ben. artık "BİZ" dik...biz olmuştuk. iki iyi arkadaş...ve işin ilginci bu dışardan da böyleydi. Bizi hiç tanıyaman birisi aramızdaki elektriği almış ve bizim bir çift olduğumuzu farketmişti.

...

bakkal işimi hallettikten sonra, peyoteye gittim. o gece arkadaşlarım çalıyodu. konserin olduğu yere girebilmem için benden 12 tl isteyen bir adam vardı kapıda. ben vermemekte ısrarcıydım. zira nakitim de yoktu. birkaç telefon görüşmesi yapıp olayı tatlıya bağlayacaktım (yani para vermeyecektim) ki erkekler tuvaletinde tanıdık bir yüz gördüm.şemsiyemin ucunu kıçına dokundurup bana bakmasını sağladım. beni içeri sokmayı başardığı için dönüş yolunda şemsiyemi kullanma hakkını ona vereceğimden haberi yoktu henüz.


...

alkolün su gibi aktığı, gençlerin, eğlencenin dozunu kaçırdığı gecelerden birisiydi. (please call anti klişe timi) aşağıda ter koklamaktan harap ve bitap düşmüş bir şekilde terasa çıktım, bir de sigara içecektim. yukarda arkadaşlarım da vardı hem. ben yanlarına çıktım, onlar "dans edelim yeaa" diyip aşağıya indiler. boş bir masada oturup sigara içiyordum. tam yine "çok yalnızım" tribine girecekken karşımdaki sandalyeye özenle koyulmuş şemsiyem gözüme çarptı. gülümsedim. beni yine gafil avlamış, duygularımı paylaşmak için konumlanabileceği en güzel yere kurulmuştu.bi sigara yak dedim. yok dedi kullanmıyorum.ya yak ya nolcak dedim.yok abi bana dokunuyo dedi.yahu al şunu diye...of tamam devam ediyorum...

artık gitme vakti gelmişti. şemsiyemi alıp aşağıya indim. şöyle bir 6-7 kişi tek bir insanın evine doğru yürüyorduk. güruhtan biri "ezgi yine evladıyla gelmiş" dedi. başkası da dahil olup; "üşenmiyor musun ya bunu heryere taşımaya ben olsam kesin kaybederdim" dedi. bir başka şuursuz da "oo ezgi manita yapmışsın" dedi. canım sıkılmıştı. anlaşılan ortada bir ilişki olduğu herkesçe kabul edilmiş bir realiteydi ancak boyutları konusunda fikir yürütemiyorlardı. bir insan şemsiyesine laf atıldığı için alınır mı ya? ben alındım. "sen onlara bakma" dedim içimden. elini tutuyordum.(sapını)

yokuş aşağı inerken, alkolün de etkisiyle herkes sendeliyor, kimisi düşüp kalkıyordu. benim böyle sorunlarım yoktu...semsiyem vardı. onlar yalnızdı. biz, "biz"dik.
eve girdik. ilk ben girdim ve girdiğim gibi en rahat bulduğum kanepeye boylu boyunca uzanıp, o kanepedeki tek gecelik egemenliğimi ilan ettim. küçük bedenimle en büyük kanepeye kurulmuş olmam tepki topladı ve beni açılır kapanır tekli koltuğa kışkışladırlar. koltuğu açtım, tam boyuma göreydi. yattım.

şemsiyemi koltuğa dayamıştım. içimden "ne geceydi ama!" diye geçirdim. uykuya dalmadan, şemsiyeme doğru eğildim ve kulağına şunu fısıldadım; "ya ben çok yalnızım galiba aq şemsiyeyle konuşuyorum resmen."

ertesi sabah yağmurluydu. şemsiyem vardı. ve ben yine yalnızdım.

6 yorum:

  1. pardon bayan tanışabilirmiyiz?

    YanıtlaSil
  2. sınavlardan kalan bikaç tane duruyo hala açılmamış:) yıkayıp veriyim:)

    YanıtlaSil
  3. haha evet yıkamadan getirme lütfen:)

    YanıtlaSil
  4. semsiye neymis sen iste sana tente alayim branda yaptirayim... (bunu illa birisi yazacakti kabul et)

    YanıtlaSil